Yağmur yağıyordu o ağlamıyordu ağlayamıyordu dışarıda yağmur yağıyordu bulutlar rahatlıyordu ama onun gözyaşları içine akıyordu sessiz belli belirsiz adımlarla yürüyordu Pansy buğulu gözlerle ortalığa bakıyordu. [/color[color=violet]]Artık mezundu ama ne ifade ederdi ki? Mezun olduğu bina belliydi sonuçta sonra Hogwarts diye düşündü. Sonra içi titreyerek nedenini bilmiyordu ama oradan uzaklaşmak ona acı veriyordu sanki oraya aitti sadece oraya ait derin bir nefes aldı bu aşamadan sonra vazgeçemezdi mesleği belliydi yapacağı şey belliydi kaderi belliydi hayatında bir kez olsun direnmek o kadar isterdi ki yapabilir miydi? Deneyebilir miydi? Voldemortun sağ kolu olan babasına aslında bir gryffinndorlu olduğunu safkanlığın umurunda olmadığını uğrunda savaştığı şeyin bir hiç olduğunu düşündüğünü söyleyebilir miydi? Tersine inandığını ve belki de en önemlisi ölüme direnebilir miydi başara bilir miydi bunu? Yavaşlayan adımlarına rağmen düşünceleri hızlanıyordu. Sonra birden bire durdu sanki hayatı şeritler halimden gözünün önünden geçiyordu. O kadar berraklaşmıştı ki her şey bir an anılar denizinde boğulacağını sandı, yutkundu.
Geceydi, karanlıktı üstelik hava ayazdı. Yüreğinin rüzgârları sertti dondurucuydu belki ürkütüyordu zamanın içinde kaybolmuş gibi yürüyordu. Yürüdükçe ayaklarının altında dallar hışırdıyordu ve derin sessizliği yırtan bir çığlık duyuldu. Adımlarını hızlandırdı Pansy sese yöneldi yeşil bir ışığın çaktığını gördü ve aynı anda yerdeki çocuğu. Buz gibi kalbinin gölgeleri ısındı belli etmedi iyi iş dedi büyük başarı ve tiksinmediği halde tiksinmiş gibi baktı muggle annenin yüzüne. Yine Ölümün sevinç çığlıklarını duyuyordu etrafta. Kadının gözlerine baktı o anda ne yapması gerektiği belliydi. Gayet duygusuzluğa büründürmeye çalışarak ve belki de en içten avada kedavrasını yolladı sessiz haykırışların sahibine yapması gereken buydu böyle yaşamanın ne demek olduğunu biliyordu kadının tüm ailesi öldürülmüştü sevdikleri birer birer gitmişti elinden böyle yaşamanın ölümden acı olduğun biliyordu, biliyordu çünkü kendisi böyle yaşıyordu. Kendisini kurtaran olmamıştı bu soğuk acı dünyadan ve Pansy belki de ilk defa hayatında yapması gerekeni yapmıştı ilkti ve sondu. Ya da o öyle sanıyordu… Birbirini kovalayan yıllar boyunca geriye gidiyordu yaşamı sanki ordaydı yağmurun ortasında durmuştu ağlıyordu nedenini niçin ini bilmiyor insanların ne düşündüklerini umursamıyordu.
Odaya sessizce girdi Pansy. Adımlarının hissedilmesinden korkar gibiydi sanki. İhtiyacı olan şeyi biliyordu bu nasıl bir sihirdi anlamıyordu ama fark etmezdi telefon orda duruyordu elleri titreyerek aldı tuşları cevirdi aceleyle uzaktan çok uzaktan bir ses duydu pansy eliza dedi gözyaşlarıyla ıslanmış yüreğinin tonunda konuşuyordu kaç kurtul seni bulmaya geliyorlar ve tahmin edemeyeceğin kadar yakın… Cümlesini bitiremedi. O bildik çığlık ve yine o büyü ve yine bir damla yaş süzüldü yanaklarından yavaşça neden bu hep böyle olmak zorundaydı neden sevdikleri ölmek zorundaydı sanki.
Artık nefes alamıyordu gözyaşlarının esaretinden. Düşünceleri gittikçe daha da geriye gidiyordu sanki bir çeşit terapi uyguluyordu ona zihni çocukluğundaydı bu sefer kapı aralığından olayları izleyen küçük bir kız çocuğu kapıya iyice yanaştı dinlemeye başladı -bana duyduklarımın gerçek olmadığını söyle Tony diyordu tanıdık bir erkek sesi babası olmalıydı bu Evet, baba dedi, gryffindor cesaretiyle abisi. Ben bir gryffindorum ve bundan büyük bir onur duyuyorum onurlu bir yüzü vardı keskin hatlara sahip güven veren bir yüzü ama gitti her şey bir dakika içinde olup bitmişti yine yeşil ışık çaktı ama en ufak bir çığlık yoktu son kez o asil yüze baktı pansy ağlamaya başladı. Korkmuştu belki de tam da bu noktada yılmıştı tüm hayatı ona bir şey yapması gerektiğini söylüyor ama direniyordu pansy duyduğu korku ve ızdırap işkence odaları yalanlar hileler evlerde ağırlanana lordlar küçücük yüreğinde derin izler bırakan kötülükler,acılar öldürülen insanlar..ve hep savaşabileceğini düşündüğü halde savaşamaması bu gidişe dur diyememesi kanlı tarihin sayfalarını temizlemek için uğraşamaması ve seçmen şapka gryffindor diyecekken hayır demesi cesaret edememesi cesaret ilk defa ağlamak istiyordu ağlayamıyordu bunun bu kadar dayanılmaz olduğunu hiç fark etmemişti pansy ve işte dedi içinden belki de
BELKİ DE BU YÜZDEN GRİFFİNDOR DEĞİLİM BEN ZATEN OLAMAZDIM HERHALDE!
Kafasında kendi kendiyle yüksek sesle konuşuyordu belki kendine düşüncesini böyle kabul ettireceğini düşünüyordu kalbinin derinliklerinde öyle olmadığını bilgede yankı yapan sesiyle birlikte ufacık bir an düşündü keşke bir hakkım daha olsaydı küçücük ufacık bir an bu halinin sebebinin bu olduğunu hatırladı ama sonra vazgeçti bunun olamayacağını biliyordu. Hayatta ne kadar da çok şeyden vazgeçmişti... Neden sonra Artık vazgeçmek yok dedi içindeki içinde şahlanan gryffindor ruhu birden. Bu ölümle düet yapmak demek olsa bile savaşacaktı.
İlk defa bu kadar netti kararı yapabilmişti nihayet direnebilmişti bunların hepsi kafasındaydı savaşını başlatmamıştı daha ama meydanda yankılanan naraları duyuluyordu kalbinin… (renklendirmemi böyle yapmamın bir sebebi var açıkçası ben en duygu yoğunluğunun olduğu kısımları renklendirdim ve duygusunu hissetmeye çalıştım belki biraz şaçma gelmiştir diye eklemek istedim. Yine eklemeliyim renklendirmelerimde konuşmalarımı renklendirmemin sebebi daha çok pansynin kafasının içinde geçen bir savaş olması bu nedenle konuşmaların yoğunlukta olmaması )
Elizabeth May Warner
Konu: Geri: Alice Cullen Ptsi Mart 30, 2009 2:08 pm
RO'nu baştan sonra okudum ve sana şu şekilde bir yorum sunabilirim.
*Betimleme*
Betimlemeler yeterli ve yerinde. Genel olarak başarılı
*Kurgu-İçerik*
Kurgu ilginç. Olayları fazla derinden ele almamışsın ama yinede kötü diyemem-
*Yazım ve Dil Bilgisi*
Yazım yanlışın yok gördüğüm kadarıyla.
*Renk-Görünüm* Evet. Sanırım en tartışmalı bölüm burası. Duyguları renklerle tattırmak yerine oralarda daha yoğun betimleme yapabilirdin buda gözü o kadar yormazdı.