Çok geniş ve ferah bir oda. Pencere hayali bir ormana bakıyor. Eşyalar düzensiz ve dağınık. Burdada yatak yok, iki tane kanepe ve bir koltuk var. Rock şarkıcılarının resimleri duvarları süslüyor....
Juliet Nerissa Cullen
Mesaj Sayısı : 613 Yaş : 29 En Belirgin Özelliği: : değişken... Rp Partneri: : Cık ı-ıh xD Lakaplar: : July Güç : Taraf : Z.A.Y Rpg Puanı : Kayıt tarihi : 22/03/09
Son rötüşlarıda tamamlamıştı... Yeşil mini etekli elbisesine baktı aynada.Mükemmelliyetçiydi ama galiba mükemmelliğide yakalamıştı.mini etek zaten düzgün olan bacaklarını daha da belli etmişti dekoltesi aşırı değildi ama büyülemeye yetiyordu.Elbise kıvrımlarına oldukça uyum sağlıyor ve özellikle bel bölgesinde darlaşarak sanki belinin inceliğin vurgulamak istiyordu aynada kendine gülümsedi yeşil küpelerini de taktı gerçekten çok hoş oılmuştu.Yani pek alçakgönüllü olduğu söylenemzdi ama kimsede bnu hakketmeyecek kadar güzel olamadığını da söyleyemezdi umursızca gülümsedi evet olmuştu işte topuklu ayakkabılarını giydi ki bu zaten 1.68 boyu olduğundan sorun yaratmıyordu ayıca harryde kısa değildi aynada kendi kendine gözlerini devirdi.İşte hazırdı Harryi beklerken koltuğa oturdu.Zarif hareketlerle yerdeki kitabını aldı açtı ve yine kelimelerf dans ediyordu kitabatam kendini verdiği sırada kafasında kesik kesik görüntüler belirdi uzaktan görünen şekil edward olmalıydı duru gölün kıysındaydılar masa 1 de oturuyorlardı aniden roseyı gördü ve onun billur gibi sesini duydu
"May'i de al burdan gitmemiz gerekiyor. Hemde hemen. Çok büyük bir tehlike var. Lütfen bana güven hemen burdan çıkmalıyız" Endişelenmişti hızlı adımlarla salona yürüdü.
Elizabeth May Warner
Konu: Geri: '''Alice'nin Odası''' Cuma Haz. 19, 2009 11:25 am
Oradan kurtulduğuma inanamıyordum. Öleceğime öyle emindim ki! Hayatımı kurtaran taş elimdeydi. Baktım ona. Teşekkür ettim. Cebime koydum yeniden. Juliet'in odasındaydım şimdi. Her zamanki düzenli haliyle karşımda duran oda fazlasıyla boş gelmişti bana. Çünkü içeride kimse yoktu. Nerede olduklarınıda bilmiyordum. Ama o an onlardan birine öyle ihtiyacım vardı ki. Karargahta sergilediğim soğukkanlılığımdan eser yoktu şimdi. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Koltuğa oturdum. Başımı iki elimin arasına alıp düşünmeye başladım. "Edward neredeydi? O da benim kadar şanslı mıydı? Yoksa? " Ağlamaya başladım. Endişelerimin yersiz olduğunu işaret edecek hiç birşey yoktu. Merak bedenimi sarmıştı. "Acaba çıkıp bakmalı mıydım? Ya da bakanlığa haber mi yollamalıydım" Titreyen dudaklarımdan zayıf bir ses çıktı.
"Rose? Kimse yok mu?"
Eğer birileri olsaydı beni mutlaka duyardı. Vampirlerin ne kadar hassas duyulara sahip olduğunu biliyordum. Odanın içinde gezinmeye başladım. Ağlamam durmuştu. Yaşadıklarımı düşünmeye başladım. Saniye saniye bütün o korkunç anları hatırlıyordum. Hayatım boyunca böyle olmuştu zaten. Hep unutmak istediklerim gelirdi gözümün önüne. Yeniden ağlayacak gibi oldum. Ama tuttum kendimi. Zayıflamak istemiyordum. Güçsüz düşmek... Odanın tabanın yerinden oynadığını fark ettim. Dengede duramıyordum. Anladım ki başım dönüyordu. Az önce kalktığım koltuğa tekrar oturdum. Zamanın akmasına bi süreliğine de olsa izin verdim.
Diana Catherine Cullen
Konu: Geri: '''Alice'nin Odası''' Cuma Haz. 19, 2009 11:46 am
May*in eşsiz çilek kokusunu alır almaz Rose ile birlikte koşmaya başladık. Beraber Alice*in odasına inanılmaz bir hızla girdik. May, birden başını kaldırdı, ağlamıştı. Deniz mavisi gözlerinin çevresini süsleyen siyah göz kalemi akmıştı. Hemen gidip May*in yanına oturdum.
"May, canım..."
Sesim titremişti, sustum. May*in gözlerine baktım. Acıyla bakıyorlardı. Gözlerimi kaçırdım. Onun, benim de çaresiz olduğumu bilmesine hiç gerek yoktu. Bir şeyler söylemem gerekiyordu, bir şeyler söylemeliydim. Rose da benim kadar kararsız bakıyordu.
"May, kurtuldun."
Sesim biraz daha iyiydi. May*e moral vermeliydim. Edward*a ne olduğunu bilmiyorduk. Hiçbirimiz... May, birden konuştu:
"Ya Edward..."
May ağlamak üzereydi, cümlesini bitirmedi. Böyle olmamalıydı. Edward, neredeydin. May*e dokunmaktan korkuyordum. May, benim düşündüklerimi görürse daha da üzülecekti. O lord dedikleri pislik, kardeşimi mi almıştı benden? Olamazdı, bu olmamalıydı. Gözümden bir damla yaş aktı. Hemen sildim.
"Diana, ne düşünüyorsun?"
Konuşan May*di. Diana birden ona baktı. Belli ki o düşünürken sessizlik olmuştu.
Juliet Nerissa Cullen
Mesaj Sayısı : 613 Yaş : 29 En Belirgin Özelliği: : değişken... Rp Partneri: : Cık ı-ıh xD Lakaplar: : July Güç : Taraf : Z.A.Y Rpg Puanı : Kayıt tarihi : 22/03/09
July gelmişti, gözleri yaşlıydı. Birden May ağlamaya başlamıştı. Ben ağlamamaya çalışıyordum. Gözlerim dolmuştu, yere bakıyordum. Ağladığımı görmemeleri gerekiyordu. Birbirimize moral olmalıydık, ama kimse de bunu yapacak güç yoktu. 'Edward öldü.' diye düşündüm.
"KURTULDUK!"
Bu JuLy idi. Neşeli ve coşkun bir biçimde söylemişti bunu. Edd*e bir şey olmamış mıydı? May sustu, ağlaması durmuştu ama nefes alış verişini düzenlemeye çalışıyordu. JuLy*nin boynuna atladım ve ona sıkıca sarıldım.
"Edward... Nerede o?"
May*in gözleri merakla açılmıştı. Şok olmuş gibiydi. JuLy*yi serbest bıraktım. Ben onu böyle sıkıca sararken konuşamazdı. Gülümsedi.
"Edward iyi... Odasında dinleniyor."
Rahatlama ve huzurla doldum bir anda. İçim içime sığmıyordu adeta. Hemen Edward*ın yanına gitmek istiyordum. Sonra 'Dinlenmesi gerekiyor.' diye düşündüm. Bir şey söylemedim.
Diana'nın odaya girmesi beni hem mutlu etti, hemde merakımı ikiye katladı. Ayağa fırladım. Neyi merak ettiğimi oda biliyordu. Ama bana gözlerimin sorduğu soruyu cevaplamak yerine başka şeyler söyledi.
"May canım... May kurtuldun."
Merak ettiğim bu değildi. Şu an ölmek üzere olsam bile soracağım soru aynıydı. Edward'a ne olmuştu? Diana'nın gözlerine baktım ama o gözlerini kaçırdı. Kötü bişeyler olduğunu anlamam uzun sürmedi. Kalbim vuruşlarını tamamlamaya çalışıyordu. Dizlerim beni taşıyamayacak kadar zayıflamıştı ve titriyordu. Konuşmak, anlatmak istiyordum. Ama koca bir yumruk boğazıma inmişti.
"Ya Edward?"
Sesim beklediğimden güçlü çıkmıştı. Sözcükler birden dökülüverdi dudaklarımdan. Bir süre bekledim cevap yoktu. Bu kötüye işaretti. Çok kötüye... Ağlamak üzereydim. Yutkundum, ağlamayacaktım. Toparlanmaya çalıştım. Kesin bir cevap istiyordum. Sessizlik sinirime dokunuyordu. Elimin tersiyle gözümden damlayan bir damlayı hırçın bir tavırla sildim.
"Diana ! Ne düşünüyorsun?"
Diana daha cevaplamadan kapı birkez daha açıldı. Juliet her zamanki zarifliğiyle içeri süzüldü. Gözleri dolu doluydu. Dayanamadım daha fazla. boğazımdaki düğüm çözüülmüştü. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Benim için hayat o an bitmişti. Çevreyle olan bağlantımı kesmiştim. Yakında hayatla olan bağımıda koparacaktım. Ama önce yapmam gereken birşeyler daha vardı. Bu sırada Juliet'in sesini hayal meyal duydum.
KURTULDUK!!
Anlamıyordum. Edward öldüyse kurtulmamızın ne anlamı vardı? Neden seviniyorlardı? Ağlamam durmuştu. Diana'nın gidip Juliet'in boynuna atlamasıyla yanlış anladığımı fark ettim. Edward da kurtulmuştu. Şok geçiriyordum. Yerimden kıpırdayamadım. Beynim bomboştu. Hiçbir şey düşünemüyordum.
"Edward iyi... Odasında dinleniyor."
İnanmıyordum. Yalan söylediklerini biliyordum. Beni üzmemek için böyle yapıyorlardı. Bu yalana inanmayı çok isterdim ama sadece bir yalandı. Diana'nın odaya ilk girdiğinde yüzünde gördüğüm keder, Juliet'in odaya girdiği zaman ağlaması tüm bu olanlar inancımı gölgede bırakıyordu. Onlara baktım.
"Yalan söylüyosunuz."
Sesim sert ve duygusuzdu. Edward'ın öldüğünü biliyordum
May*in sesi sert ve duygusuzdu. Bize inanmıyordu. Nasıl yani, onu üzmemek için mi böyle yaptığımızı düşünüyordu. Sinirlenmiştim. Ortamı kokladım. Edward*ın mükemmel kokusu buradaydı ve ölü kokusu yoktu. May kokladığımı görünce bana garip garip baktı.
"Hayır May, o burada ve canlı." diye savundu kendini JuLy.
"Kokusunu alabiliyorum. Ölmemiş May." diye destekledim JuLy*yi. Sonra sinirimi içimde tutamadım. "Gerçekten, seni daha sonrasında daha fazla üzecek bir şeyi yapacağımızı mı sanıyorsun!?"
May*in gözleri korkuyla açıldı. Elinden tuttum ve onu çekiştirdim. May*i korkutmuştum. Sakinleştim.
"Afedersin, May, gel, bakalım." dedim ve JuLy*ye baktım. JuLy başını salladı ve Edward*ın odasına gittiler.