İnsanlardan uzakta bir ormandaydım.Ormanın en derinliklerinde.Tam öğlen saati olduğu için merkez çok kalabalıktı ve şu anda orada olmak istemiyordum.Boş boş otururken aklıma nasıl vampir olduğum geldi.Aslında geçmişimin puslu ve karanlık olması gerekiyordu ki genelde böyleydi.Ama son anımı çok iyi hatırlıyordum.
Bir şekilde ailemden arkadaşımda gece saat 10'a kadar takılmak için izin alabilmiştim.Ama söz verdiğim saatten yarım saat geçmişti.Bu yüzden hızlı adımlarla boş ve karanlık sokaklarda yürüyordum.
1950'li yıllardan bahsediyorum.Bu saatlerde o dönemde sokaklar çok tehlikeli olurdu.Bu yüzden adımlarımı hızlandırdığımı hatırlıyorum.Kestirmeden gitmek o an için çok güzel bir fikir gibi gelmişti bana.Sadece ufak bir karar.Ama bütün hayatımı değiştirmişti işte.Saniyelik bir seçim.
Girdiğim kestirme yolun yarısına gelmiştim ki elinde bira kutularıyla önüme bir kaç adam çıktı.Hemen adımlarımı yavaşlattım ve en sonunda durdum.
"Hey.Tatlım takılalım mı?"
"Çok güzelsin bebeğim.Hadi gel.Seni de götürelim."İşte o anda ne yapmam gerektiğini anlamıştım.Hızla geriye döndüm.Koşakcaktım.
"Josh önünü kapa."İşte o anda etrafım sarıldı.Bir sürü sarhoş adam.Aralarından geçmeye kalktım ama beni geriye doğru ittirdiler.
"Bak tatlım.Sana bir seçim sunuyorum.Ya bizi eğlendirirsin ya da seni öldürürüz."Benimle konuşan adam diğerlerine göe daha ayık duruyordu.Ama anlattıkları çok saçmaydı.Elinde siilah ya da benzeri bir şey yoktu ve eğer çığlık atarsam herkes koşardı.
"Sizin eğlenceniz olmayacağım."
"Tekrar düşün.Üç saniyen var.Bir.. iki.. üç.Kararın nedir?"
"Aynı."İlginç bir şekilde karşılarında cesurca duruyordum ama aslında altıma yapmak üzereydim.
"Yazık olacak.Git ve bitir işini Sam."Önüme kısa boyulu bir adamı attılar.Adam tereddüt etti ve yüzüme baktı.
"Hadi Sam.Bu kadar korkak mısın?Alt tarafı savunmasız bir kız." Bir kahkaha koptu ve adam hiç tereddüt etmeden silahını çıkardı.
"Üzgünüm."Silahın sesi kulaklarıma baskı yaparken yere düştüm.Çığlığım kahkahalara karıştı,Sanırım boşluğumdan vurulmuştum.Elimi yaralı yere bastırdım.Tanrım.Çok acıyordu.Ve çok kanıyordu.
Gözlerimi pencerelere çevirdim.Bir kıpırtı gördüm.Biri camdan şöyle bir baktı.Yardım istemek için ağzımı açtım ama sesim çıkmıyordu.En sonunda perde de kapandı.
Kanım akmaya devam ederken ne kadar geçti bilmiyorum ama bir ses duydum.Kafamı çevirdiimde bana birinin yaklaştığını gördüm.Gözlerimiz karşılaşınca durdu.Bana gülümsedi.
"Fena yaralanmışsın.Serseriler yaptı değil mi?"Evet der gibi başımı salladım ama hiçbir şey anlamamıştım.Şu anda ambulansı arıyor olamlıydı.Nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyordu?
"Adını söyler misin bana?"Çok zor ve bir o kadar da acı çektiren çabamla adımı fısıldadım.
"Rose."
"Rose...Ne kadar güzel bir isim.Ben de Felix.Seni kurtarmamı ister misin Rose?" Şaka mı yapıyordu?Tekrar başımı salladım.
"Ama bunun bir bedeli var tatlım.Buna hazır mısın?"Bedel.Lanet olsun.Umrumda değildi.Şu anda bu acıdan kurtulmak için herşeyi yapardım.Tekrar başımı salladım.
"Pekala.Ama bu biraz acıyacak.Daha sonra iyileşeceksin.Sanki hiç yaralanmamış gibi olacaksın." Konuşmayı kesti ve elimi yaralı yerden kaldırdı.Kanımın kokusunu içine çekti ve elimi tazikçe tuttu.Daha sonra dişlerini koluma bastırdı.O anda çığlık atmayı başarabilmiştim.
Bu hissettiğim acıdan da beterdi.Isırdığı yer yanıyordu ve oradan kanıma yayılan birşey vardı.Hissediyordum.O şey herneyse yayıldığı yerlere de aynı acıyı taşıyordu ve ben artık baştan ayağa yanıyordum.O anda ben ne olduğunu anlamadan hiç varolmayan bir rüzgar esti ve Felix yok oldu.Başımı çevirdiğimde başka bir adamla karşı karşıya geldiğini gördüm.
"Buna karışma Jack.Onu ben buldum."
"Hayır.Bu kaçıncı oldu Felix.Dur artık."Gözleri bir anda bana kaydı.Felix bundan yararlanarak ona çok hızı - benim göremeyeceğim kadar hızlı - bir hareket yaptı.Nasıl olduysa yerleri değişmişti ama o adamda -Jack- hiçbir şey yoktu.
"Neden durayım ki? Lanet olası kurallardan bıktım artık."
"Felix.Ne yaptığını görüyor musun? Masum insanları pis oyununa alet ediyorsun."
"Ne olacak biliyor musun?Benimle kalacak ve mükemmel bir kız olacak.Çok güçlü ve güzel."
"Sen ve iğrenç planların."
"Hadi boz o zaman."
"Zevkle."Ne olduğunu anlayamadım çünkü çok hızlı hareket ediyorlardı.Ben acıdan kıvranırken ne olduğunu göremedim.Bir anda Felix duvara çakıldı. Jack yanıma ulaştı.
"Üzgünüm.Biraz canın yanacak."Beni kucağına öyle bir hızlı kaldırdı ki nefesim kesildi.Onun kucağındayken hiçbir şey göremedim.Hareket ediyorduk ama çok hızlıydık.Bir insan asla bu kadar hızlı olamaz diye düşündüm. O zaman neydi bunlar?
Arkamızdan kimse gelmiyordu.Nasıl olduğunu anlamadan bir yatağa yatırıldım ve Jack hızla yan odaya gitti.İlginç olan acı çekiyor olsam da kendimi güçlü hissediyordum ve yan odada konuşulanları duyabiliyordum.
"Luke.Felix.Yine bir insanı kurban seçmiş.Sanırım yaralanmış ama bunu Felix'in yaptığını sanmıyorum.Çünkü kurşunla yaralanmış.Felix kanının kokusunı takip etmiş ve onu bulmuş. Sonra da ısırmış.Ama sanırım geç kaldım çünkü dönüşümünü tamamlamak üzere."Kapı açıldı ve içeri Jackla birlikte sarışın bir adam girdi.Bana fazla yaklaşmadan bir kaç adım ötemde durdu. Jack'e döndü.
"Artık yapacak hiçbir şey yok." Sonra bana acıklı bir gülümsemeyle baktı.
"Yeni dünyaya hoşgeldin."Ve o anda acı sona erdi.
Pekala artık düşünmeyi bırakıyorum.Eski anılar çok acı verici ve bana Felix'i hatırlatıyor.
not:başka sitedede yayınlamıştım..