Kalp atışları beş metre öteden rahatlıkla duyulabilirdi. Sakin olması gerektiğini biliyordu. Ama onun yanındayken kontrolünü kaybediyordu James. İki kişikil sevimli masalarındaki yerini alırken karşıdaki sandalyede May'i hayal etti James. Gömleğinin cebinde ağırlaşıyordu zarf. Kalbinin ritiminin bir an önce düzelmesi gerekiyordu. Masada duran kadehe biraz su doldurdu hemen içti ardından. Biraz yavaşlıyordu sanki. Derin nefes alıp başka şeyler düşünmeye çalıştı. Mekanda çok az insan vardı. Onlarda James'e aldırmıyor, kendi sohbetlerinin içinde kaybolmuşlardı. Sürekli saatine bakıyrodu James. Buluşma saatine tam beş dakika olmasına rağmen acaba gelmeyecek mi diye düşünmeden edemiyordu. İçindeki bu şüphenin gereksiz olduğuna bir türlü inandıramıyordu kendini. Rahatsız bir şekilde sandalyesinde kıpırdayıp durdu. Ayakları masanın altında bir ritim tutturmuş, ellerini ise masanın üzerinde birleştirmiş, gözleri kapıya odaklanmıştı. Mucizesinin gelmesini bekliyordu.
Oturduğu masa o gün için James'in isteği üzerine mumlarla donatılmış, zarih bir çift kadehle süslenmişti. Henüz boş olan tabaklar çatal ve bıçaklarla uyum içindeydi. Ama bu güzelliklerin hiçbirinin farkında değildi James May'i gördüğü ilk günden beri gözleri kör olmuştu sanki. sadece onu görüyordu Lee. O karanlık gecesindeki yıldızlar olmuştu bulutlu günde aniden ortaya çıkıveren bir güneş...